Limon uçucu yağı, ferahlatıcı kokusu ve çok yönlü faydaları ile aromaterapi dünyasının favorilerinden biridir. Limon uçucu yağının en etkili 5 kullanım alanı:
1. Doğal Temizlik Spreyi
Limon yağı, güçlü antiseptik özellikleri sayesinde mükemmel bir doğal temizleyicidir. Mutfak tezgahlarını, banyo yüzeylerini temizlemek ve evdeki mikropları yok etmek için kullanabilirsiniz. Aynı zamanda kötü kokuları gidererek evinizin ferah şekilde kokmasını sağlar.
Formül:
• 250 ml beyaz sirke
• 250 ml su
• 10 Damla Limon Uçucu Yağı
• 5 Damla Çay Ağacı
Tüm malzemeleri bir sprey şişesine ekleyin ve mutfak tezgahı, banyo yüzeyleri gibi alanları temizlemek için kullanın.
2. Enerji Verici ve Zihinsel Berraklık İçin Difüzör Karışımı
Limon yağı, enerjinizi yükseltir ve konsantrasyonunuzu artırır. Zihinsel yorgunluk hissediyorsanız, difüzörde kullanarak ya da bileklerinize seyreltip sürerek enerji dolu bir gün geçirebilirsiniz.
Formül:
• 4 Damla Limon Uçucu Yağı
• 3 Damla Biberiye Uçucu Yağı
• 2 Damla Nane Uçucu Yağı
Bu yağları difüzörünüze ekleyin ve enerjinizi artırarak odaklanmanızı desteklemek için kullanın.
3. Saç Bakımı
Limonun antibakteriyel özellikleri, saç derisini temizleyerek kepek problemini hafifletmeye yardımcı olur. Karışımı saç derinize masaj yaparak uygulayın, 20-30 dakika bekletin, ardından saçınızı durulayın. Haftada 1-2 kez uygulayabilirsiniz.
Formül:
• 2 Yemek Kaşığı Hindistan Cevizi Yağı
• 5 Damla Limon Uçucu Yağı
• 3 Damla Çay Ağacı Uçucu Yağı
4. Tırnak Bakımı
Limon yağı, tırnakları güçlendirir ve besler, sararmış tırnakları aydınlatır. Düzenli kullanımda tırnaklarınızı güçlendirir ve sağlıklı görünmesini sağlar.
Formül:
• 30 Ml Jojoba Yağı
• 3 Damla Limon Uçucu Yağı
• 2 Damla Lavanta Uçucu Yağı
Ada çayı bitkisini evde yetiştirmek aslında düşünüldüğü kadar zor bir işlem değil. İlk önce sağlıklı bir ada çayı tohumu edinmemiz gerekiyor. Ada çayını tohumdan yetiştirmek biraz zaman alan bir işlem. Çünkü bitkinin olgunlaşması ve hasat için uygun yaprak yetiştirmesi için bir yıldan fazla bir süre beklemeniz gerekebilir.
Tohumdan ada çayı yetiştirirken dikkat etmeniz gereken bir diğernokta ise alt tabanı hava delikli steril bir saksı ve yine steril uygun bir toprak karışımı edinmeniz gerekecektir.
Dış mekandan ya da bahçeden temin ettiğiniz topraklarda başka otlar mevcut olabilir. Yine bahçe toprağında topraktaki oksijene ortak olan minik böceklerde bulunabilir. Bu durumda tohumun gelişimini etkileyebileceği gibi sizi filizlenme konusunda yanıltabilir.
Ada çayı Akdeniz ve Ege bölgelerinde yetişen bir bitkidir. Bu nedenle çok soğuk iklimli bölgelerde bakım sağlamak isteyenler iç mekanda uygun şartları sağlayıp bakım sağlayabilir. Ada çayını dikmek için ilkbahar ya da sonbahar aylarını tercih edebilirsiniz.
Dilerseniz tohumları önce ayrı kaplarda filizlendirip daha sonraki süreçte saksıya aktarabilirsiniz. Filizlenme sürecinde her saksıya üçer adet tohumu belli bir mesafede dikebilirsiniz. Toprağın nemli olması bu süreçte çok önemlidir. Yine filizlenme sürecinde ortam çok soğuk olmamalıdır. Filizlenme başladıktan sonra fideleri çok soğuk olmayan bir ortamda bakım altına almalısınız. Yoksa fideler gelişemeden ne yazık ki olumsuz etkilenecektir. Eğer sıcak iklimli bir bölgede yaşıyorsanız fidelerinizi direk dış mekana alıp bakım sağlayabilirsiniz.
Tohumlar çok derin olmayacak şekilde yüzeye yakın dikilmelidir. Dikilen tohumların üstü ince bir toprak tabakası ile örtülmelidir. Böylelikle filizler yüzeye daha kolay ulaşacaktır. Filizlerin boyu yaklaşık 20 cm ulaştığında başka saksılarala aktarım yapılabilir. Eğer küçük saksıda bakıma devam ederseniz kök gelişitikçe sıkışacak ve bitki gelişemeyecektir. Bu nedenle saksı aktarımı önemlidir. Toprak olarak süzek, suyu bünyesinde tutmayan, geçirgen özellikte bahçe toprağı kullanılabilir. Fakat steril bir toprak olmasına önem verilmelidir.
İlk zamanlarda büyümesini desteklemek adına sık sulama yapmaya özen gösterilmelidir. Toprak uzun süre kuru kalırsa filizlerde ne yazık ki hayata tutunmakta zorluk çekecektir.
Ada çayı bitkisi sulanmayı sever. Toprağının nemli olması önemlidir.
Ada çayı bitkisini budamak çok önemlidir. Budama zamanı yaz mevsiminde havanın en sıcak olduğu dönemlerde Temmuz ve Ağustos aylarında yapılabilir. Bu dönemlerinde taç yaprakların 5 cm kadar altından taze ve orta yaşlı filizleri sterilize edilmiş bıçak ya da makas yardımıyla kesebilirsiniz. Budanan dalda en az 3 yaprak bırakın ve su içerisinde köklendirmeye bırakabilirsiniz. Budanan dallardan böylelikle bitkiyi yeniden çoğaltmış olacaksınız.
NAZ IRMAK SAF
Evimizin en çok atık çıkan ve plastik barındıran yerlerinden biri de mutfak. Sen de atıksız yaşama mutfağında yapabileceğin değişikliklerle başlamak istiyorsan senin için hazırladığım 5 kolay ipucunu takip edebilirsin.
1. Yeşil süngerler
Hepimizin mutfağının baş köşesinde duran o yeşil sarı süngerlerin hammaddesinin plastik olduğunu biliyor muydun? Ve üzerinde çokça bakteri taşıdığını? Ne yazık ki kullanımı pratik olsa da sıkça değiştirmek gerektirdiğinden hem çok fazla atık çıkarıyor hem de doğada çözünmüyor.
Ama hiç merak etme, doğa dostu bir alternatifi var: Kabak lifi. Kabak lifi aslında bir bitki, kuruyup dilimlenince de çok amaçlı bir temizleme aracına dönüşüyor. İster vücudunu ister lavabolarını istersen de bulaşıklarını onunla temizleyebilirsin. Ayrıca ahşap saplı ve bitkisel kıllarıyla bulaşık fırçaları da hem şık görünümlü hem de yine oldukça pratik bir alternatif.
2. Buzdolabı poşetleri
Buzdolabı poşetleri de ne yazık ki pek doğa dostu değil. Onun yerine silikon gıda saklama çantaları, cam saklama kapları veya balmumu kumaşlar kullanabilirsin.
Minik bir tip: Eğer kavanozları, üzerinde bir parmak boşluk bırakacak şekilde doldurursan buzlukta gayet sağlam bir şekilde saklayabilirsin.
3.Streç film ve alüminyum folyo
Alüminyum folyolar geri dönüşüm sistemine girebilir ama streç filmler giremez. Kullan at olan bu ürünler yerine silikon kapaklar, balmumu kumaşlar, kumaş boneler tercih edebilirsin.
4.Sallama çaylar
Zararsız gibi görünse de kesesi, ipi, ipin ucundaki kâğıdı, paketi ve kutusuyla sallama çaylar (ve de demlik poşetler) da doğa dostu değil. Ayrıca çayın içinde bulunduğu kesede de plastik var, ne yazık ki. Bunun yerine güvenilir bir aktardan kendi çayını alıp metal çay demleme apartları veya french press ile afiyetle çayını demleyebilirsin.
5.Diğer plastikler
Ne yazık ki hepimizin evinde ya eskiden kalma ya da oradan buradan gelme plastik saklama kutular var. Ama daha ekolojik bir yaşam geçiş yapıyoruz diye hepsini atmak çok büyük bir hata olur, sonuçta amacımız atıklarımızı azaltmak, değil mi? Elindekilerin kullanım amacını değiştirebilir veya ihtiyacı olan birine verebilirsin. Yenisine ihtiyaç duyduğun zamanda cam saklama kaplarını tercih edebilirsin.
Nil Ormanlı Balpınar
Urbaneco Ekibi
Merhaba, bugün herkesin çok sevdiği bu güzel canavardan bahsedelim diyorum, Monstera Deliciosa yani bildiğimiz Devetabanı. Büyük delikli yapraklarıyla oldukça estetik görüntüler veriyor. Geçtiğimiz on yılda unutulmuş olsa da son zamanlarda epey moda oldu.
Bitkinin de modası olur muymuş demeyin, oluyor valla. Kendisi Güney Amerika’nın yağmur ormanlarından kalkıp evlerimize ve ofislerimize girmeyi başardı. Aslında bir sarmaşık türü ve canavar gibi büyüdüğü için adı Monstera :) Peki bu canavara nasıl bakacağız evde, nasıl büyütüp çoğaltacağız? Aslında oldukça kolay bir bakıma sahip. Bakımı kolay dedik fakat kimilerimizin de yapmaması gereken bir takım hatalar yaptığını görüyoruz. Başlıca yapılan hatalardan biri ise bakımı hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadan güzelliğine aldanarak alınması. Gelin hep birlikte bu güzelliğin bakımı hakkında bilgi edinelim. Edinelim ki sonucunu düzeltemeyeceğimiz sorunlara yol açmayalım. Aslında diğer iç mekan bitkiler gibi yazın toprağı kuru kalmayacak şekilde (abartmadan) sıkça sulayabilirsiniz. Filtreli güneş ışığı ve aydınlık alanlarda çok daha hızlı büyüyor ve ışığa doğru yöneliyor. Bu arada direkt musluk suyu değil de biraz dinlendirilmiş su vermenizi tavsiye ederim. Çoğaltma işlemini soracak olursanız, bazen ordan burdan kırdığım bir dal, bazen de kendi bitkilerimi çoğaltmak adına suda köklendirme yöntemini deniyorum. Nerdeyse hepimizin evinde bulunan devetabanı çoğaltmak çok kolay. Biçimsiz büyümüş veya çok fazla büyümüş devetabanlarından bir sürü yeni minik yavru devetabanları oluşturabiliriz. Önce bitkinin kesilecek dalını belirleyin ve gövdesine yakın kısmından budama makası ile kesin. Bu şekilde bitki toprağa tutunmak için kendine yeni kökler çıkarır. Haftada bir gün suyunu değiştiriyoruz. Temiz su kullanmaya özen göstermeliyiz çünkü klorlu su bitkilerimize iyi gelmeyecektir. Küçücük bir dalın suyun içinde her geçen gün ne kadar kök saldığını görerek büyütmek ayrı bir zevk. Kökler iyice güçlenince toprağa dikmek gerekiyor ve bu kökler biraz diğerlerine göre tembel olabiliyorlar. Suyun içinde büyüdükleri için susuzluğa tahammülleri daha az oluyor diğerlerine nazaran. Saksıdaki drenajı iyi sağladığınız taktirde bir tık daha sık sulamakta fayda var. Yine bolca aydınlık yerlerde suyun içinde bile yeni yapraklar vermelerine çok şahit oldum. Bitkinizi illa toprakta yetiştirmek zorunda değilsiniz. Hem de görsel olarak bence daha farklı ve estetik bir görüntü sağlanabiliyor böyle. Her konuda olduğu gibi bu konuda da çok bilen birileri illa ki çıkar. “Onu yapmazsan olmaz”, “şu tarihte yaparsan olmaz” lar ile ilgilenmeyin. Ben bu işlemi bahsettikleri değişim tarihlerinde yapmadım. Ev ısısı yaz kış belli bir düzeyde zaten benim çiçeğim büyümeye başladı.
Sevgilerimle,
Seher Yılmaz
Urbaneco Ekibi
Evimize aldığımız bitkileri sevmek için sayısız neden bulabiliriz. Bulunduğumuz ortamın havasını temizlemeleri ve stresi azaltmaları, dış mekân hissiyatını hayatımıza katmaları… Aklımıza ilk gelen olumlu etkileridir. Ancak bir diğer taraftan da tabiat anayla iç içe yaşamak için tasarlandıkları düşünülürse, bitkilerimize eğer iç alanda bakıyorsak, onlara iyi davranmaya özen göstermeliyiz. Bu iyi bakma kısmında ise en çok karıştırdığımız ve nasıl yapacağımızı bilemediğimiz konulardan biri de sulamak.
Bitkilerin beslenmesi için bir takım maddeleri havadan ve topraktan alabilmeleri gerekir. Bu beslenmenin en etkili elemanlarından biri de düzenli ve yeterli sulamadır. Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, haftada bir bilmem kaçta bir gibi rivayetlere kanmayınız. Her bitki türünün ihtiyaçları farklı olabilirken bu ihtiyaçlar doğrultusunda sulama alışkanlıkları da şekilleniyor. Sulama mevsimlere göre değişken olmalıdır. Bitkilerin yaz aylarında duydukları su ihtiyacı ile kış aylarındaki su ihtiyacı bir olmuyor ne yazık ki. Bitkinin bulunduğu(yani yaşadığınız) iklim koşullarından, toprak seçimi ve evdeki konumu gibi durumlara göre sulama sıklığı da değişebiliyor. Sulama oldukça ciddi bir iştir. Bitkiniz fazla sulandığı zaman kök ve yapraklarında çürümeler meydana gelebilirken, yeteri kadar sulanmadığında ise dal ve yapraklar kuruyabileceği gibi köklerde de kırılmalar olabiliyor.
Dikkat etmemiz gereken unsurlardan bir diğeri de saksı seçimimiz olmalı. Saksınızın altı delikse, altından su çıkana kadar sulayabilirsiniz ama önemli olan bu noktada toprağınızın kuru olmasıdır. Yani bitkinizi kurudukça sulayabilirsiniz. Toprak saksılar suyu emer ve bu da kuruma hızını arttırır. Altı delik olmayan ve fazla suyu çekmeyen saksı seçimlerinizde bitkinizi sulama sıklığınızı azaltmanız gerekir.
Saksı bitkilerinde sulama yaparken sulama kabı kullanmak ve suyun dinlendirilmesinin bitkiler bakımından daha doğru olduğunu düşünenlerdenim. Yani sulama miktarımızın sabit olması ve çeşmeden aldığımız suyun direkt olarak bitkiye verilmemesi gerekiyor. Çünkü içinde bulunan klor miktarı bitkilerimizi oldukça kötü etkiliyor. Birkaç saat dahi olsa suyun dinlendirilmesi gerekiyor.
Hemen hemen bitkilerin büyük bir çoğunluğu güneş ışığına ihtiyaç duyar. Bol güneş ışığı alan bitkilerin toprakları daha hızlı kurur bu da sulama sıklığını ve su miktarını arttırabilir. Yani sonuç itibari ile her bitkinin sulama alışkanlığını bu detaylara dikkat ederek oluşturmak bitkinizle daha uzun ve sağlıklı vakit geçirebilmenizi sağlar. Risk almak istemezseniz eğer altı delik toprak saksılarda yanlış yapma ihtimaliniz daha düşüktür.
SEHER YILMAZ
Sevgilerimle
Son yıllarda aromaterapi ve doğal yaşam alanlarında duyduğumuz bir konu var: bitkilerin ruhu ve zekası. Bu konuda çok değerli bir kitap var: Stefano Mancuso’nun "Bitki Zekası". Bu kitap, bitkilerin aslında düşündüğümüzden çok daha fazlası olduğunu gösteriyor. Bitkiler, doğada yaşamlarını sürdürürken çevrelerine, iklimlerine ve diğer canlılara nasıl uyum sağladıklarını belirleyebilir. Mancuso'nun bakış açısına göre, bitkiler sadece sabırlı varlıklar değil, aynı zamanda zekaya ve duygulara sahip canlılar. Bitkiler, bizler gibi çevreleriyle iletişim kurar, hayatta kalmak için zekalarını kullanırlar. Ancak, bu zekâ bizim alışık olduğumuz gibi bir beyinle değil, kökleriyle, yapraklarıyla, hatta mikroorganizmalarla bir ağ kurarak işler. Mancuso, bitkilerin birbirleriyle nasıl iletişim kurduklarına dair bilimsel örnekler veriyor. Bu iletişim, hem fizyolojik hem de kimyasal olarak gerçekleşir. Örneğin, bazı bitkiler, diğerlerine zarar verebilecek böcekleri uzaklaştırmak için kimyasal sinyaller gönderirler. Aromaterapi ürünleri üreticisi olarak bitkilerin bu ruhani ve zekâ temelli yönlerine daha fazla ilgi duymamız oldukça anlamlı. Bitkiler, sundukları faydalarla doğrudan sağlığımızı etkilerken, bilinçaltımıza da dokunurlar. Uçucu yağların, bitkisel özlerin sağlığa faydalarının yanı sıra, bitkilerin enerji alanları da bizi etkiler. Aromaterapi uygulamaları, bitkilerin doğal zekâsını vurgulayan bir uygulama alanıdır. Özellikle bitkilerden elde edilen uçucu yağlar, duygusal ve fiziksel dengeyi sağlama noktasında büyük rol oynar. Bitkilerin bu iyileştirici etkileri, Mancuso’nun bitkilerin zekâsına dair söylediklerini doğrular niteliktedir. Örneğin, lavanta, sakinleştirici özelliğiyle bilinirken, okaliptüs nefes açıcı etkileriyle ünlüdür. Bitkilerin zekâsı, aynı zamanda insan ruhunu dengelemeye de yardımcı olur. Bu bitkiler, doğal yollarla fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde olumlu etkiler yaratır. Aromaterapi, bu zekâyı anlamak ve doğayla uyum içinde bir yaşam sürdürmek adına büyük bir fırsat sunar. Birçok kültür, bitkileri sadece fiziksel varlıklar olarak değil, aynı zamanda ruhani varlıklar olarak da görür. Bu bakış açısı, bitkilerin insanlara ve diğer canlılara karşı bir tür bilgelik ve huzur sunduğunu kabul eder. Aromaterapi dünyasında, bitkilerin bu ruhani boyutu, kullanıcılarına yalnızca fiziksel rahatlık sağlamakla kalmaz, aynı zamanda ruhsal dengeyi de geliştirir. Mancuso’nun kitabı, bitkiler ile kurduğumuz ilişkinin önemini vurguluyor. Bitkiler, çevremizdeki tüm varlıklar gibi, yaşamla bağlantılıdır. Onların da tıpkı bizim gibi bir zekâları vardır ve çevrelerine duyarlı bir şekilde hareket ederler. Aromaterapi ürünleri kullanarak, bu zekâyı yaşamımıza dahil edebiliriz. Aromatik bitkiler, doğanın ruhunu içlerinde taşır ve bizlere sundukları faydalı etkilerle sadece bedensel değil, aynı zamanda ruhsal bir iyileşme sağlar. "Bitki Zekası" kitabı, bitkilerin zekâsına dair farkındalığımızı artıran önemli bir kaynak olmuştur. Bu kitaptan aldığımız ilhamla, bitkilerin sadece yaşam alanımıza estetik katmakla kalmadığını, aynı zamanda çevremizdeki her şeyi etkileme gücüne sahip olduklarını fark ediyoruz. Aromaterapi ürünleri, bu bilinçle kullanıldığında, sağlığımıza katkı sağlamaktan çok daha fazlasını yapar. Doğanın bilgeliğini ve ruhunu içinde barındıran bu bitkiler, bize daha huzurlu ve dengeli bir yaşam sunar. Aromaterapiyi hayatımıza dahil ederken, bitkilerin bu içsel zekâsını daha derinden hissedebilir ve onlarla daha uyumlu bir yaşam sürdürebiliriz.